aslında cevabı gün gibi ortada bu sorunun.
yine de tekrardan cevaplamakta ve paylaşmakta yarar var ;)
kantini boykot ediyoruz çünkü;
- verdiğimiz paranın karşılığını istiyoruz.
hatta belki büyüklüğü futbol sahalarıyla ölçülecek koridorlarımızdaki çöp torbalarını değiştirdiniz, paspas yaptınız, 50 kişiye öğrenci belgesi verdiniz, bir sınıfın lambasını değiştirdiniz, penceresini onardınız, yoruldunuz...
sözün özü, mideniz yavaş yavaş kazınmaya başladı. şimdi bi' kaşarlı tost, yanına da sıcak çay... güzel fikir. dünyanın en güzel ikililerinden belki de.
kantine girdiniz. melek'e günaydın diyip ayaküstü sohbet ettikten sonra paranızı verip, mutfağa siparişinizi söylemeye gittiniz. tostunuzu beklerken gözünüz hemen yukardaki tost fotoğrafına takıldı. uuu... ekmeği nar gibi kızarmış, içindeki malzeme kenarlardan taşıyor, öylesine bol!
ama takriben 3 dakika sonra acı gerçekle yüz yüzesiniz. "eğer elimdeki şey tostsa görseldeki ne? o tostsa elimdeki ne?!?!"
içindeki kaşar arkasına karınca duası koysanız okuyabileceğiniz incelikte. üstelik tostunuz, sucuklu tostlarla aynı makinede yapıldığı için tercihiniz dışındaki tatlarla birlikte!
hafifçe iç çekip çayınızdan bir yudum aldınız. o da paşa çayından [kaynar suya ortalama 5-6 çay kaşığı dem konulmasıyla elde edilen karışıma verilen isim] hallice. üstelik tadında bir gariplik var.
evet, az önce eşek yüküyle para vermediniz bu ikiliye ama verdiğiniz paranın karşılığı da kesinlikle bu değildi!"
yukarıda anlattığım şeyler öznel kamerayla çekilmiş bir film sahnesi gibi gözünüzde canlandıysa ve bu sahneyi her gün yaşıyorsanız;
kantine hoş geldiniz.
bu sahnelerin tekrarlanmasından bıktıysanız, neden sorusunu kısmen cevaplamış oldunuz.
- fiyatlar yüksek!
günlük ritüelim kantine girer girmez bir sade kahve alıp, bir kısmını kakaolu fındıklı kekle, geri kalanını sigarayla-muhabbetle tüketmektir mesela. bir de sınav dönemiyse ve "şimdi uyursam uyanamam, en iyisi hiç uyumadan derse/sınava gideyim" gibi salakça bir karar verdiysem kaç bardak kahve içtiğimi unuturum.
fakültede geçirdiğim 4. yıl ve bu süreçte işte o kahveye gelen zammın haddi hesabı yok! tamam, bir bardak kahveye servet ödemiyorum ama "arkadaş bu sabah bir sürü bozukluk vardı cebimde?" diye düşünüyorum çoğu zaman.
aynı şey çay için de geçerli. meyve suyu için de. soda için de. püskevit için de...
ambalajında fiyatı yazan bir ürünün kantinde nadiren satıldığını ya da hiç satılmadığı gerçeğini fark ettiniz mi?
neden?
- çalışma koşulları?
- fast-food'a alternatif yok!
peki ya sağlığım?
neden fast-food dışında bir şeyler yiyemiyorum ki kantinde? çok mu zor bir küçük kutu yoğurt, biraz taze meyve...
"eh onları da git evinde ye" diyen olursa yarın bize gelsin.
tantuni ısmarlayacağım.
- hijyen?
görünüyor da bunu kim denetliyor? bilsek keşke.
- tam olarak ne yediğimizden habersiziz!
öğrenmek, bilmek istiyoruz. çünkü yukarıda adı geçen her besin midemize giriyor.
bilgisayarına usb bellek takarken 3 kere virüs taraması yapıp bu soruları umursamayan insanlar da tanıyorum, orası ayrı.
- reklamlar
şimdi?
kpss kursu reklamları, kampüste mutlu bir an afişleriyle dolu... [tamam o afişte çok sevdiğim 2-3 arkadaşımın fotoğrafı da var ama sorun bu değil]
ben, kantinin reklam afişleriyle dolmasını orada var olduğum anın benden izinsiz başkasına satılması gibi görüyorum. rica ederim, şu duvarlar iletişim bilimleri fakültesi'nin kantinine ait olduğunu belli etsin. üniversite kantini orası yahu! üniversite!
"neden?" sorusunun cevapları kısaca bunlardı.
katılıyorsanız, bize katılın. katılmıyorsanız, gelin tartışalım.
çaylar bizden. ;)
iyi çay,iyi kahve,iyi yemek ve özlük hakları verilmiş sigortalı emekçilerin olduğu bir kantin için boykot!
YanıtlaSil